Ekonomik Krizin Sonuçları ve Piyasalara Etkileri Nelerdir
Ülkemiz artan hızla ekonomik krize doğru yaklaşırken konuyla ilgili çeşitli araştırmalar da hız kazandı. Geçmişin hatırlatılmaya çalışıldığı şu günlerde ekonomik kriz dönemlerini hatırlayan kişiler aslında dikkatli bir şekilde çevresini gözlemlediğinde krizin ne kadar yakın olduğunu anlayabilir. Bu kapsamda krizin gerekçelerinden çok krizin sonuçlarının neler olabileceğine, geçmişte nelerin yaşandığına kısacası ekonomik krizin sonuçları nelerdir konusuna değinmek yararlı olabilir.
Ekonomideki Kısmi Düzelme
Ekonomik krizin sonuçlarına değinmeden önce kafa karışıklığına neden olabileceği için bir süre önce yaşanan kısmi ekonomik düzelmenin nedenlerine ve neden sürekli olmayacağına değinmek yararlı olacaktır. Bu sayede ekonomik krizin neden bir yalan olmadığı, bazıları için her şey iyi gitse dahi tehlikenin ne boyutta olduğu daha rahat anlaşılabilir.
Londra Mutabakatı
İlgili yıllar arasında ekonominin bir nebze düzelmesinin, döviz kurları karşısında Türk Lirası’nın değer kazanmaya başlamasının en önemli nedeni ve hatta tek nedeni Londra Mutabakatı. Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde Londra’ya giden ekonomi heyeti istediği hiçbir şeyi alamadan ülkeye dönmek durumunda kaldı fakat daha sonra ikinci kere Londra’ya gidildiğinde küresel sermayedarlar ve Erdoğan yönetimi arasında bir mutabakat imzalandı. Söz konusu mütabakat üç maddeden oluşuyordu:
- Seçimlere kadar kur istikrarının sağlanması,
- Söz konusu istikrarın sağlanması karşısında yüksek reel faiz getirisi, (Hükümetin sermayedarlara verdiği taahhüt)
- Seçim sonrasında uygulanması şartıyla kemer sıkma politikalarının hayata geçirilmesi (Hükümetin sermayedarlara verdiği taahhüt)
Bu mutabakat ile ilgili bilinmesi gereken en önemli detay bir anlaşma olmadığı karşılıklı taahhütlerin verildiğidir. Yani aslında bir test sürecinde olduğumuzu bilmemiz iyi olacaktır, tıpkı sermayedarların verdiği sözü yerine getirmemesi gibi hükümetin de yüksek reel faiz ya da kemer sıkma politikasıyla ilgili taahhütleri yerine getirmemesi mümkün olabilir. Fakat Merkez Bankası 7 Haziran ve sonrasında attığı faiz arttırım kararlarıyla taahhüdün gereğini yerine getireceğe benziyor, hali hazırda faizler % 16 seviyesinden yukarı çıkmış durumda.
Bu mutabakat ve vergi barışı gibi adımlar sonrasında ülkeye sıcak para girişi sağlanmaya çalışılıyor ve bu durum döviz paritesinde göreceli bir düşüş yaşanmasına neden oluyor. Fakat unutulmaması gereken en önemli ayrıntı bunun taşıma suyla değirmen döndürmeye çalışmaktan farksız olduğu ve uzun vadeli bir çözüm olmadığı. Yani seçim sonrasında hükümetin taahhüdünü bozması durumunda sermaye ülkeyi terk edebilir ve döviz pariteleri daha öncekilerden çok daha yüksek rekorlara imza atabilir.
Ekonomik Krizin Etkileri
Ekonomik krizlerin ülke ekonomisini nasıl etkileyeceği krizin türüne ve ülkenin ekonomik yapısına bağlı olarak değişebilir fakat çoğu zaman kriz ortamları birbirine benzerlik gösterir. Bu kapsamda geçmişte yaşanan ekonomik krizlere ve bu krizlerin sonuçlarına değinilmesi yararlı olabilir.
1980’li yılların öncesinde ülke ekonomisinde enerji kaynaklı bir kriz yaşanmıştı ve bu krize hazırlıksız yakalanan işletmeler gerçekten de üretim yapamaz hale gelmişti. Söz konusu krizin darboğaza dönüşmesi ve kısa süre içerisinde giderilememesi birçok işletmenin kepenk kapatması, işsizlik sorununun ortaya çıkmasıyla sonuçlanmıştı.
1990’lı yıllarda hatırlanabileceği gibi Irak, Kuveyt’i işgal etmiş ve bunun sonrasında ABD olaya müdahil olduktan sonra Körfez Krizi yaşanmıştı. Söz konusu kriz o dönemde ilgili ülkelerle ihracatı olan firmaların çok ciddi kayıplar yaşamasına neden olmuştu ve birçok firma sadece bu yüzden kepenk indirmek zorunda kalmıştı.
1994 yılında yaşanan ekonomik kriz doğrudan finansal sistemle ilgili bir krizdi. Bu kriz sonrasında hammadde fiyatları inanılması güç bir hızla artmış, rekor kırmış ve sonrasında da işletmelerin kapasite kullanım oranları düşmüştü. Bu gelişmeler sonrasında on binlerce firma çok zor koşullar altında ayakta kalmaya çalışmış, birçoğu başarısız olmuş ve bunalım ortaya çıkmıştır.
1999 yılında yaşanan 17 Ağustos depremi sonrasında ülke ekonomisi çok ciddi bir kriz yaşamış, maddi hasarlar nedeniyle üretim yapamaz hale gelen işletmeler kullanılamamıştı. Bu gelişmeler sonrasında işsizlik, refah kaybı ve türevi birçok ekonomik sorun boy göstermişti.
2000 ve 2001 yıllarında yaşanan kriz sonrasında yerli firmalar uluslararası ve yurt içi piyasalarda rekabet avantajını kaybetmiş, pazarın dışına itilmiş, üretim düşmüştü. Bu gelişmeler sonrasında sabit kur rejiminden dalgalı kur rejimine geçilmeye karar verilmiş, TL’nin uluslararası piyasalarda değeri düşmüştü. Bu gelişmenin ardından TL’ye tekrar değer kazandırabilmek adına faiz oranları yükseltilmiş, işletmelerin bir çoğu kepenk kapatmıştı.
Büyümenin Yavaşlaması
Son dönemlerde şüphesiz gündemi en çok karıştıran konulardan birisi de ülke ekonomisinin kötü gidişatına, fiyatların giderek artmasına karşın büyümenin gerçekleşmiş olması. Bu durum aslında çok kafa karıştırıcı bir şey değil, basit bir matematiğin sonucudur. Büyüme sadece üretimle, yapısal reformlarla vb. olumlu ekonomik olaylarla gerçekleşmez bilhassa borçla da bir ekonominin büyümesi mümkündür. Ülkemizdeki en temel sorun da borçla bir büyümenin gerçekleşiyor olmasıdır ve bu durum ekonomik krizin en önemli nedenlerinden birisidir.
Veriler ülkemizin her geçen gün büyüdüğünü gösteriyor olsa da bu büyüme kaliteli büyüme olarak tasvir edilen reel bir büyüme değil, yatırımcılar da bu durumun farkında. Söz konusu rakamlar borçla büyüyen bir ülkenin olumlu sinyaller vermek için başvurduğu sığınaklar olarak tasvir edilebilir fakat gerçeği yansıtır bir yanı maalesef yok.
Son çare olarak başvurulan vergi gelirlerindeki tedbirlere, kademeli toparlanmaya rağmen bütçe açığının finanse edilebilmesi adına planlanan Hazine yıllık borçlanma tavanına 6’ncı ay içerisinde ulaşıldı. Dolayısıyla büyüme nominal anlamda değil reel anlamda da yavaşlayacak ki bu durum ekonomiyi ciddi şekilde sarsabilir.
Yapısal Reformlara Ağırlık Verilmesi
Daha önce de değinildiği gibi yapısal reformlar, ilgili reformun uygulandığı süreçte çalışan kesimi ekonomik açıdan bunaltabilir fakat uzun vadeli bir çözüm imkanı sağlar. İşte kriz ortamında yapısal reforma başvurulmasının nedeni buna bir gerekçe gösterilebilecek olmasıdır ve tıpkı 2001-2008 yılları arasında olduğu gibi kriz sonrasında yapısal reformlara imza atılabilir.
Şu An Neler Oluyor
Şu an yani 2018 yılı içerisinde de ve hatta 2013 yılı sonrasında da bir kriz ortamının mevcut olduğu söylenebilir, ancak henüz sonuçlanmış bir kriz olmadığı için sonuçlardan söz etmek doğru olmaz. Yine de son zamanlarda nelerin yaşandığına değinerek, ekonomideki olumsuz gidişatı gözler önüne sermek yararlı olabilir.
Gelir Dağılımındaki Eşitsizlik Artıyor
Bilindiği gibi bir ülkenin gelişmişlik düzeyine, sosyal devlet anlayışına ve refahına karar verebilmek için dikkat edilmesi gereken en önemli göstergelerden birisi ülkenin en zenginleriyle en fakirleri arasındaki farkın ne durumda olduğudur. Ülkemiz için bu oran maalesef 38,52 kat. Yani ülkemizin en zengin % 10’luk grubuyla en fakir % 10’luk grubu arasında neredeyse 40 kat fark var. Bu oran son 1 yıl içerisinde 1,77 puan arttı ve artmaya da devam ediyor.
Son iki yıl içerisinde en zengin % 5’lik grubun gelirleri katbekat artarken arta kalan % 95’lik kısmın geliri azaldı ve azalmaya da devam ediyor. Ülkemizdeki zengin % 5’lik grup, arta kalan toplam nüfusun % 45’inin toplam gelirinden daha fazla para kazanıyor ve bu fark giderek açılmakta.
Turist Sayısı Artıyor Gelirler Azalıyor
Yaşanan terör olaylarından sonra turist sayısının azalması ülke ekonomisini derinden sarsmıştı, ancak son dönemlerde bazı toparlanmaların olduğunu söylemek mümkün. Söz konusu toparlanma turist sayısıyla ilgili, turist sayısı her geçen gün artıyor fakat bu turistlerin ülkeye bıraktığı döviz giderek azalıyor. Yani turist sayısında bir artış söz konusu olsa da gelirlerde çok olumlu şeylerin yaşanmadığını belirtmek gerekiyor.
Dileriz ülkemiz en kısa sürede ekonomik anlamda gerekli atılımları yaparak, hızlı bir şekilde dünyanın güçlü ekonomileri arasındaki yerini alacak ve bu yerini sağlamlaştıracaktır.
Dolar Yıl Sonuna Ne Olur 2020 Tahmini ve yine Altın Yıl Sonuna Ne Olur 2020 Tahmini konulu yazılarımızı da ortalama 3 dk içerisinde okuyabilirsiniz.