fbpx
BankacılıkFinans Sözlüğü

Ekonomik Kriz Nedir ve Nasıl Anlaşılır (Detaylı Analiz)

İç karartıcı ve endişe verici bir konu olsa da duayen ekonomistlerin açıklamaları kısa süre içerisinde ülkemizde bir ekonomik krizin patlak verebileceği yönündedir. Bu kapsamda ekonomik krizi daha yakından tanımak, kriz ortamından daha az etkilenmek ve bilinçli bir şekilde harcama yapabilmek adına önemlidir. Dolayısıyla ekonomik kriz nedir ve nasıl anlaşılır gibi çeşitli konulara değinilmesi yararlı olacaktır.

Paylaşımlarımız herhangi bir siyasi görüş içermemekte olup, sadece yerel ve küresel anlamda meydana gelen gelişmeler ışığında yaptığımız araştırmaların sonucudur. Yazımız içeriği herhangi bir yatırım tavsiyesi anlamı taşımamaktadır.

Ekonomik Kriz Nedir?

Fiyatlar genel düzeyinin, faizlerin, yatırımların, harcamaların ya da borçlanmaların kabul edilebilir normal seviyelerin dışına çıkarak ekonomide bunalıma neden olması ve fiyatlar genel düzeyi başta olmak üzere diğer makro ekonomik öğelere olumsuz etkide bulunması ekonomik kriz olarak tasvir edilir.

Ekonomik Krizin Yaklaştığı Nasıl Anlaşılır?

Ekonomik krizin yaklaştığını gösteren tek bir gösterge yoktur, ekonominin genel itibariyle analiz edilmesi gerekir. Geçtiğimiz dönemlerde ülkemizde yaşanan krizler incelendiğinde sürecin faizlerin yükselmesiyle başladığı görülecektir. Ülkemizde faizler hali hazırda 20 yıldan uzun süredir % 10’un üzerindedir ve geçtiğimiz dönemlerde peşi sıra gelen Merkez Bankası kararlarıyla faiz oranlarında artışlar yapılmaktadır. Faizlerdeki bu yükseliş ekonomik krizin yaklaştığını gösteren en önemli nedenlerden birisidir çünkü faiz oranları ekonomiye yatırım olarak girmeyen dövizi vadeli hesaplarla cezbetmek amacıyla arttırılmaktadır.

Yine faizlerdeki artış gibi enerji başta olmak üzere fiyatlar genel düzeyinde meydana gelen artışlar da ekonomik krizin yaklaştığını gösteren en önemli etkenlerdendir.

2018’de Ekonomik Kriz Çıkar Mı?

Ekonomik krizin 2018 yılı içerisinde gerçekleşebileceği ve hatta seçimlerin erkene alınmasının en önemli nedenlerinden birisinin de bu olduğu söylenmektedir. Bunun gerçekliğini ispatlayabilecek nitelikte onlarca farklı veri paylaşılabilir ancak en yakın tarihte yayımlanan PMI (İmalat Sanayi Satın Alma Yöneticisi Endeksi) ile ilgili bir inceleme yapıldığında imalat sanayinin inanılması güç bir hızla küçüldüğü görülüyor. İstanbul Sanayi Odası tarafından yayımlanan raporda İstanbul İmalat PMI endeksinin Mayıs ayı içerisinde % 47.4 düzeyinde gerçekleştiği belirtildi.

Ülkede Kriz Niye Çıkabilir?

Ülke ekonomimizdeki krizin şu günlerdeki en önemli nedeni döviz paritelerindeki yükseliş, diğer bir deyişle Türk Lirası’nın her geçen gün değer kaybetmesi. Normal şartlar altında hükümetler fiyat istikrarını sağlamaya çalışırken finansal istikrarı da pas geçmemeye gayret eder ve nominal faiz oranlarıyla fiyatlar bir şekilde dengelenir. Fakat ülkemizdeki durumda hükümetin finansal istikrar ya da fiyat istikrarından herhangi birisini tercih etmesi gerekiyor, duayen iktisatçı Mahfi Eğilmez’in de dediği gibi şu durumda Merkez Bankası’nın felaketlerden felaket beğenmesi gerekiyor.

Dolar kurundaki artışa karşın tutarlı bir biçimde değerini koruyabilen Türk Lirası 2003 ile 2013 yılları arasında kaldı. Bu dönemde ABD’nin ekonomi politikaları gereği dolar dünyaya yayıldı ve ülkemize de ciddi şekilde döviz girişi oldu. Bu dönemlerde ülkemize giren dövizlerin çok büyük bir kısmı katma değeri düşük olan konutlara ya da arsalara yapılacak yatırımlarda kullanıldı ve bu durum sonucunda üretim azaldı. Eğer ilgili dönemde yatırımlar katma değeri yüksek sektörlere aktarılsa ve borca değilde üretime dayalı bir büyüme gerçekleştiriliyor olsaydı hali hazırda konuşulan şey ekonomik kriz değil refah seviyesindeki mucizevi artış olurdu. Fakat böyle olmadı ve ilerleyen dönemlerde daha önce iki kere başımızdan def etmeyi başardığımız stagflasyon sorunuyla tekrar cebelleşeceğiz. Ekonomistler bekleyen tehlikenin diğerlerinden çok daha ciddi olduğunda ve acilen yapısal reformlara imza atılması gerektiğinde ısrarcı.

Döviz Kriz Çıkarabilir Mi?

Hükümet her fırsatta faize karşı olduğunu, faizin sıfırlanması gerektiğini ve çeşitli türevlerini dile getirdi, buna uygun olarak da 2013 yılından bu yana atılması gereken bazı faiz adımları pas geçildi. Merkez Bankası her ne kadar bağımsız bir kurum olsa da faiz arttırması gereken bazı noktalarda faiz arttırım kararı almaması nedeniyle duayen ekonomistlerin hedefine alındı ve hükümetin baskısına boyun eğmekle suçlandı. Durum 2013 yılından bu yana böyle olsa da Merkez Bankası döviz paritesindeki artışa daha fazla direnemedi ve art arda 3 defa faiz arttırım kararı aldı.

Faiz artırımıyla ilgili atılan bu adımlar öylesine sınırda adımlardı ki belki bir süre daha erteleme yapılsaydı ülkemizde çoktan ekonomik kriz çıkmıştı. Merkez Bankası’nın zamanında müdahale gerçekleştirmediğiyle ilgili bu eleştirilerin yanında bankaların yaşadığı sorunlar da mevcut.

Hatırlanacağı gibi büyümeyi teşvik etmek ve 2008 krizinin etkilerinden daha kısa sürede kurtulabilmek için hükümet izniyle özel sektörün yabancı para birimi cinsinden borçlanmasına imkan verilmişti. Yabancı para birimi cinsinden borçlanma imkanı sağlayan bu düzenlemenin hayata geçirildiği dönemden bu yana özel sektörün döviz borcu katlanarak arttı ve artmaya da devam ediyor.

Özel sektörün döviz borcunun ekonomik krizle nasıl bir ilişki içerisinde olduğu merak edilebilir fakat hatırlanması gereken ayrıntı yalnızca özel sektörün döviz borcunun 453 milyar dolara ulaştığı, dolayısıyla dolar kurundaki 1 kuruşluk artışın yaklaşık olarak 45 milyar TL’lik ek maliyet anlamına geldiğidir.

Borcunu ödemek ve batmamak isteyen firma borcunu ödemek durumunda, dolayısıyla her firmanın borcu kadar dolar talebi mevcut. Bunun anlamı yalnızca özel sektörün döviz borcunu ödeyebilmek için en az 453 milyar dolara ihtiyacı var yani bu paranın mutlaka ülkede bulunması gerekiyor ki ilgili borcun ödemesinde kullanılabilsin. Bunu aklımızda tutarak kamu borcuna değinelim; geçtiğimiz ay içerisinde yayımlanan bilançoya göre kamunun yabancı para cinsinden borcu 83 milyar dolar yani bu durumda 83 milyar dolar kadar da kamunun dolar talebi bulunuyor.

Bu iki durum aynı anda dikkate alındığında toplamda 536 milyar dolar kadar döviz talebi bulunuyor fakat yapılan ihracat, ülkeye giriş yapan sıcak para dikkate alındığında bu dengenin kısa vadede karşılanamayacağı apaçık ortada. Görüldüğü gibi döviz, borcun ödenmesi için ihtiyaç duyulduğu bu durumda ülke ekonomisinde krize neden olabilir. Çünkü borcunu ödeyemeyen firmalar batacak, dolayısıyla üretim azalacak ve sonucunda da kriz çıkacaktır.

Krizi Önlemek için Bir Şeyler Yapılıyor Mu?

Konuyla ilgili doğrudan bir açıklama yapılmasa da ekonominin başındaki isimler bazı söylemlerinde ekonomik krizin geçtiğini, ekonomik krizin tekrar etmeyeceğini vb. söylerken aslında krizin varlığını kabul ediyordu. Bilinen bir gerçekse ülke ekonomisinin 2013 yılından bu yana kriz yönetimi ile yönetildiği. Yani kriz zaten 2013 yılından bu yana mevcut ve 2013 yılından bu yana krizin ağırlaşmasını önlemek adına çeşitli adımlar atılmaya çalışılıyor fakat bu adımlar krizi önlemekte yeterli kalmıyor ve kriz yönetiminin krizi tüketicileri daha da üzeceğe benziyor.

ekonomik kriz nedir nasil anlasilir
ekonomik kriz nedir

Seçimden Sonra Ne Olacak?

Seçimden sonra iyileşmelerin yaşanmayacağını net bir şekilde söylemek mümkün. Hangi parti ya da ideoloji başa gelirse gelsin ekonominin rasyonelliğiyle mücadele etmek hiç kolay değil ve şu durumda yani yapısal krizin söz konusu olduğu şu günlerde ekonominin kalkınması uzun bir süreç anlamına geliyor.

Hükümetler yapısal sorunları ve kriz ortamını ertelemek isterse yapabilecekleri şey ABD merkez bankası FED’in faiz takviminden bağımsız olarak parasal sıkıştırmayı 2019’a bırakmasıdır. Eğer böyle bir adım atılırsa kriz bir süre daha ertelenebilir ve yapısal sorunların üstesinden gelmek için çeşitli adımlar atacak daha uzun bir zamana sahip olunabilir. Fakat bu durum daha uzun vadede geçim sorunu yaşanmasına neden olacağı için hangi parti başta olursa olsun oylara negatif etki yapabilir. Dolayısıyla birilerinin oy ya da siyasal emellerdense gerçekten vatandaşları düşünerek gerçeklerle yüzleşmesi ve cesaretli şekilde bazı adımları atması gerekiyor.

Sitemizde sizler için daha önceden kaleme aldığımız Ekonomik Krizin Sonuçları ve Piyasalara Etkileri Nelerdir konulu yazımızı da okuyarak alternatif bilgilere ulaşabilirsiniz.


Hikmet Ilgaz

Anadolu Üniversitesi Kamu Yönetimi mezunu, evli ve 1 çocuk babası, bankacılık ve finans alanında araştırmalar yapıyor, bu araştırma sonuçlarını buradaki blogunda paylaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu